Ankara’nın Mamak ilçesindeki evde 25 yaşındaki Esra Hankulu’nun ölümüne ilişkin Ümitcan Uygun’un da aralarında bulunduğu 3 sanığın yargılanması sürüyor. 3 Ağustos günü yaşanan olayın ardından sanıklarla ilgili Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca iddianame hazırlanmıştı. Ümitcan Uygun hakkında, ‘kendisini savunamayacak durumdaki kişiyi kasten öldürmek’ suçundan “ağırlaştırılmış müebbet” hapis cezası, diğer iki sanık Dilan C. ve Furkan G. hakkında “suç delillerini gizlemek” suçundan 5 yıla kadar hapis cezası talep edilmişti. Son olarak olayla ilgili Ankara 9. Ağır Ceza Mahkemesi’ne, Cumhuriyet savcısı tarafından esas hakkında mütalaa sunuldu. Mütalaada, “Sağlık ekiplerinin müdahalesi esnasında maktulün çenesini kitlendiği gözetildiğinde, olayın gece saatlerinde sanığın maktul ile birlikte aynı evde vakitte olduğu anlaşılmıştır. Alınan raporlardan ve sanıkların beyanlarından anlaşılacağı üzere vücuttaki darbelerden sonra bir saat içerisinde maktulün kustuğu ve şuurunun bozulduğu bu şekilde maktul Hankulu’nun Ümitcan Uygun tarafından öldürüldüğü belirlenmiştir.” ifadeleri yer aldı. 
Ayrıca, Adli Tıp Kurumu’ndan (ATK) gelen raporlarda maktulün ölümünden önceki 24 saat içinde beyin kanaması geçirdiği ve sanık Uygun’un 11.00 saatlerinde evden ayrıldığı ve olay yerine gelen adli tıp ekibinin tutanaklarında maktule müdahale edildiğinde ölüm katılığı başladığı vurgulandı. Maktulün ‘kült kafa travması neticesinde hayatını kaybetmesi’ sonucunu doğuracak şekilde sanık tarafından Hankulu’nun baş bölgesine cebir uyguladığı, bu cebir maktulün düşürülmesi veya kafanın sert ve künt bir zemine çarptırılması/vurulması sonucunda da oluştuğu ancak bunun alınan Adli Tıp raporlarıyla belirlenemediği belirtildi. Sanık Uygun’un maktulü uyku halinde öldürdüğüne ilişkin bir delil ve iddia olmaması sebebiyle Hankulu’nun ölmeden sanığa karşı kendisini savunduğu, maktulün yaralarından da anlaşıldığı ayrıca kişinin olay sırasında alkollü olması ya da ilaç almasının tek başına ‘kendisini savunamayacak durumdaki kişiyi kasten öldürme’ suçunu oluşturmadığı bu nedenle sanığın ‘kasten öldürme’ suçundan cezalandırılması gerektiği belirtildi. 
Mütalaada ayrıca diğer sanıklar Furkan G. ve Dilan C.’nin de Uygun’un telefonda “Beni bu işe karıştırmayın” demesi üzerine kolluk görevlilerine verdikleri ifadelerinde Uygun’un adını vermedikleri bildirildi. Furkan G. ve Dilan C.’nin Hakulu’na ait telefonu sakladıkları sebebiyle sanıklara, “suç delillerini karartmaktan” hüküm kurulması talep edildi.
Ayrıca, Adli Tıp Kurumu’ndan (ATK) gelen raporlarda maktulün ölümünden önceki 24 saat içinde beyin kanaması geçirdiği ve sanık Uygun’un 11.00 saatlerinde evden ayrıldığı ve olay yerine gelen adli tıp ekibinin tutanaklarında maktule müdahale edildiğinde ölüm katılığı başladığı vurgulandı. Maktulün ‘kült kafa travması neticesinde hayatını kaybetmesi’ sonucunu doğuracak şekilde sanık tarafından Hankulu’nun baş bölgesine cebir uyguladığı, bu cebir maktulün düşürülmesi veya kafanın sert ve künt bir zemine çarptırılması/vurulması sonucunda da oluştuğu ancak bunun alınan Adli Tıp raporlarıyla belirlenemediği belirtildi. Sanık Uygun’un maktulü uyku halinde öldürdüğüne ilişkin bir delil ve iddia olmaması sebebiyle Hankulu’nun ölmeden sanığa karşı kendisini savunduğu, maktulün yaralarından da anlaşıldığı ayrıca kişinin olay sırasında alkollü olması ya da ilaç almasının tek başına ‘kendisini savunamayacak durumdaki kişiyi kasten öldürme’ suçunu oluşturmadığı bu nedenle sanığın ‘kasten öldürme’ suçundan cezalandırılması gerektiği belirtildi. Mütalaada ayrıca diğer sanıklar Furkan G. ve Dilan C.’nin de Uygun’un telefonda “Beni bu işe karıştırmayın” demesi üzerine kolluk görevlilerine verdikleri ifadelerinde Uygun’un adını vermedikleri bildirildi. Furkan G. ve Dilan C.’nin Hakulu’na ait telefonu sakladıkları sebebiyle sanıklara, “suç delillerini karartmaktan” hüküm kurulması talep edildi.